Bilimci Messerschmidt ile ona kılavuzluk eden İsveçli tutsak subay Stråhlenberg, 1721 yılında Yenisey bölgesinde Eski Türk yazısı ile yazılmış olan bir sıntı (mezar) taşı buldu. Ertesi yıl tutsaklığı son bulan Stråhlenberg İsveç'e döndüğünde, bu incelemeyle ilgili izlenimlerini kitaba dönüştürüp Stockholm'de yayımladı. Böylece Eski Türk yazıtlarına olan ilgi, bu yazıtların henüz daha Türkçe olduğu bilinmeden artmaya başlamıştı. Çünkü bu yazı, Avrupa'daki Run yazısıyla oldukça benzerdi.
1889 yılında Rus bilgin Yadrintsev, sonradan Bilge Kağan ve Kül Tegin anıtları olduğu anlaşılan Orhun Yazıtları'nı ortaya çıkardı. Ardından Finli ve Rus bilimciler bölgede incelemelerde bulundular. Daha sonra bu yazıtların fotoğrafları bir kitap olarak yayımlandı. 1893 yılında ise, Danimarkalı dil bilimci Thomsen Orhun yazılarını çözmeyi başardı. İlk çözdüğü söz, Tengri olmuştu. Eğer Orhun yazıtları bulunup okunmasaydı, tarihimiz bu kadar bile geriye gidemeyecekti. Bu açıdan Thomsen'a ne kadar ötünsek (dua etsek) azdır.
Doğal olarak Türkler, "Gök Türklerle" gökten düşer gibi ortaya çıkmadı. Hunlar bile en eski Türkler değildi. Sümerlilerin, Elamlıların, Hattilerin, Partların, Kimerlerin, Sakların ve daha bir çok ürke (antik) toplulukların erken Türkler olduklarını daha önceki bitiklerimde (kitaplarımda) açıklamaya çalıştım. Çünkü Türkler çok eski çağlardan beri geniş Avrasya topraklarında yaşıyordu. Bugün Türklerden dönüşen toplumlar, Avrasya'da yaşayan toplumların büyük bir kesimidir. Günümüzdeki Moğolların, 200 milyon dolayındaki gerçek Han Çinlisinin, Yahudilerin yüzde doksanının ve daha nice Avrasya toplumunun Türklerden dönüştüğünü yazdığım bitiklerde belirttim.