Yazar James Purdy, romanın kahramanı Chicagolu ressam Gertrude Abercrombie ile 1935'te Chicago Üniversitesi'ne başladığı sırada tanışmıştı. Abercrombie, ''bohem sanatçıların kraliçesi'' olarak anılıyordu. Müthiş üretkenlikte bir yazar olan Purdy'nin pek çok yapıtı Gertrude'la yakın dostluğundan ve Gertrude'un düzenlediği ''yeraltı toplantıları''ndan derin etkiler taşır. Gertrude Abercrombie'nin düzenlediği bu davetleri Gertrude Stein'in Paris'teki salon toplantılarının Amerikan uyarlaması olarak niteleyebiliriz. Haftasonları sabahlara kadar süren bu müzikli toplantıların düzenli davetlileri arasında bulunan sanatçılardan Percy Heath, Sonny Rollins, Erroll Garner, Dizzie Gillespie, Charlie Parker, Max Roach ve Sarah Vaughan daha sonra cazın ustaları olarak ün kazandılar. Usta caz müzisyenlerinin emprovize bebop ve caz müziklerini icra ettiği bu partilerde Gertrude da çoğu kez piyanosuyla yapılan müziğe eşlik halindeydi. Bu toplantılar Purdy'nin yazarlığına epey katkıda bulunmuş ve yazarlığında küçük yaşlardan itibaren yoğun biçimde eğitimini aldığı Kral James İncili ve Shakespeare dersleri kadar etkili olmuştur. Purdy, dönem dönem Gertrude'un "harap" malikanesinde Modern Jazz Quartet'in üyeleriyle birlikte de kaldı. Purdy'nin romanlarındaki bazı ana karakterlerin uyanış anları ve aydınlanma halleri Purdy'nin Gertrude Abercrombie ve caz müzisyenleriyle ilişkilerinden, onların yarattıkları müzik dünyasından ve alçakgönüllü kökenlerden gelerek ulaştıkları başarılardan derin izlenimler taşır. Gertrude'la aralarındaki dostluk, Purdy'e Amerika'nın küçük şehrini ifade etme fırsatı vermiş ve taşranın yoksun ve başıboş bırakılmış dünyalarının sesi olduğu yapıtlarıyla yazın dünyasında kendisine özgün bir yer açmasını sağlamıştır. Purdy, bu dönemde caz ustalarıyla ve en önemlisi Billie Holiday'le tanışmasının ardından, asiliğe yatkın kayıp bir genç olma yolundan sıyrılarak onu dünyaca ünlü bir yazar haline getirecek bir ağırbaşlılığa bürünmüştür. Dahası Abercrombie'nin çevresinde yer alan Karl Priebe, Ivan Albright, John Wilde ve Dudley Huppler gibi büyülü gerçekçi ressamlarla ilişkiler kuran Purdy, görsel hafsalasını genişleterek büyülü gerçekçilik akımının kendi yazınsal türevini yaratmasını sağlamıştır.