Gitmek kendi içinde paradoksaldır. Bir düşe yaklaşırken bir gerçekten uzaklaşırsınız. Ya da tam tersi olur. Bunu en iyi gitmeyi huy edinmişler bilir. Gezginler. Ruhu göçebeler. Banu da onlardan biridir.
Bir gün Banu İstanbul'dan gitti. Hep yaptığı gibi, Anadolu'yu gezer gibi, dönüş günü belli bir seyahate çıkar gibi gitmedi; ta 8500 km uzakta, başka bir serüvene gitti. Bu kitap o serüvenin kırıntılarıdır. Hansel ve Gretel'in ormandan eve dönüş yolunda kaybolmamak için yolu işaretlemekte kullandıkları ekmek kırıntıları gibi… Orman hayvanları kırıntıları yediği için onlar kaybolmuştu. Banu bu kitabı yoldaki izler ekmek kırıntıları gibi kaybolmasın diye yazdı. Geri döndü ve yola serpiştirdiği çakıl taşlarını özenle yerleştirdi. Bu kitabı okumak, o izleri takip edip gitmenin de dönmenin de maliyetini anlamaktır. Okuyacaklarınıza bazen güleceksiniz eminim. Ama onunla aynı coğrafyayı ve zamanı paylaşmış biri olarak bilmenizi isterim ki, yaşarken pek de komik değildi.
Evrim Kuran