Kadınlar, bizim kadınlarımız, Anadolu kadınları.... Kibele'miz, Artemis'imiz, Tanrımız, tanrıçamız, anamız, bacımız, baş tacımız. Dağda, belde, tarlada, fabrikada çalışan kadınlarımız. En karanlık anlarda, zor günlerde, eşinin, çocuğunun yanında dişi kaplan kesilen kahraman kadınlarımız....Uzun, orta boylu, bakışları baldan tatlı Anadolu kadınları: "Dağlar boş bırakılmaya gelmez," deyip dağlara çıkan Gizemli Kadın Efe'miz. "Bu yurt sadece erkeklerin yurdu değil," deyip elinde tüfek cepheye koşan Çiftlikli Kübra'mız. "Kadın güçsüz olabilir ama ana güçlüdür. Beşik sallayan eller bir araya gelirse dünyayı sallar," diye gürleyen Efe Ayşe'miz. Savaşırken cephede şehit düşen Türk Amazonu Gördesli Makbule'miz.Aydın'da yaz bir başka sıcaktır. Yurt hasreti gibi yakar yürekleri. Ağustos gelmeye görsün, her yer incir sıcağı... Toprak güneş kokar, çatlar, cırcır böcekleri durmadan ağıt yakar. Yaz sıcağı, düşman süngüsü gibi saplanınca, toprak sevda kokar, hasret kokar, yayılır damar damar yüreklere...Yürümek, onurlu, dikbaşlı... Yolunda pusuya yattıklarını, arkandan çelme atacaklarını bile bile yürümek. Gerektiğinde ölümü yenerek ölümsüzlüğe ermek. Yüzlerinin derisi kemiğe yapışmış, zayıf, cılız ama onurlu, korkusuz, üretken, "Şimal yıldızı gibi ışıklı ve derin," Anadolu kadınlarını daha da yakından tanıyacak, tanıdıkça sevdalanıp bir kav gibi için için yanacaksınız....