"Dünya tek bir devlet olsaydı, başkenti İstanbul olurdu."
– Napoléon Bonaparte
Gelenekler bir anda ortaya çıkmaz ve bir anda ortadan kaybolmazlar. Sadece zamanın ruhuna bağlı olarak kabuk değiştirirler. Kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa aktarılanlarla medeniyetler büyür, bugüne ulaşır.
Bugüne kadar rehber olarak ziyaret ettiğim tüm mekânlar, benim veya bu satırları okuyan senin gibi insanlar tarafından inşa edildi. Sonrasında ise bu yapılar, onları inşa edenleri dönüştürdü. Derdim, ufak detaylardan bir bağlam yaratarak devasa yapıların manalarını somutlaştırmak ve o yapıların nasıl olup da insanlığın mirası olduğunu aktarmak.
Kentin geçmişinde bir yerde, bin yıl yaşamışçasına öyküler anlatan meddahlar gibi, İstanbul'u İstanbul yapanları; bakılmayan dehlizlerden, çıkılmayan kulelerden, beşikteki bebeklerden, eşikteki nenelerden dinleyerek arzı endam ettik. Zira her kent, içinde biriktirdikleriyle ayağa kalkar. İstanbul bu yüzden şanslı. Hem onun kalbinde yaşayan binlerce insan hem binlerce insanın kalbinde yaşayan bir İstanbul var.