Hani baban ölür ya. Önce sigarayla sinmiş ter kokusunu unutursun. Çünkü hiçbir sigaranın ve terin kokusu babanın kokusuna benzemez. Sonra zaman geçer gider usulca, mevsimlere karışarak, bizden adımızı çağıran babamızın sesini unutturur. İsmini babanın sesinden duymak bir daha hem imkânsız olur hem de adına yüklenmiş tüm sıfatları ve sevgi sözcükleri yitirir tüm güzelliğini kendi içinde. Babanın yüzü düşer aklından, senin yüzün düşer, nar gibi bembeyaz bir örtüye yüzlerce babanın yüzü olur ama bir daha hiç biri bir araya gelmez işte. Resimlerde ki yüzüyle yetinirsin sadece, aklına kazılan silueti ile anılarla beraber yavaş yavaş gömülür içimize açtığımız mezara, içimizi kuruta kuruta.