Elinizdeki bu kitapta "Göç" ekseninde "Sosyal Uyum-Aktif Vatandaşlık" kavramlarının sosyal düzen içindeki kesişimi değerlendirilmekte ve bu kavramların teorik bağlantısı sunulmaktadır. Her göç kendine özgü bir hikâye barındırsa da, en görünür şekliyle, toplumdaki çeşitliliği artırır. Çağdaş toplumlarda göç akışlarıyla birlikte artan kültürel çeşitliliğin ortaya çıkardığı sosyo-ekonomik zorluklarla mücadelenin en etkili araçlarından biri olarak da "sosyal uyum", gösterilir. Sosyal uyum ile göçmenler ve yerliler arasındaki farklılıkların yarattığı sonuçların herkes için fayda sağlayacak şekle dönüşmesinin hedeflendiği söylenebilir.
Çok kültürlü toplumsal yapı, artan toplumsal bölünmeler, toplumları bir arada tutan norm ve değerlerin kaybolması ve azalan sivil katılım, Türkiye için göçün endişe veren sonuçları arasındadır. Bu toplumsal değişim göç bağlamında ele alındığında genellikle sorumlu göçmen olmaktadır. Böyle bir bakışta göçmenin varlığı sosyal uyumu tehdit unsuru olarak konumlanmaktadır. Göçmen karşıtlığını da besleyen bu durum, göç alan toplumlarda sosyal uyumun önündeki belirgin engellerden biridir. Kitapta hem göçmenlerin geldikleri ülkede, hem de yerlilerin bulundukları ülkede güvenli ve anlamlı yaşayabilmeleri için siyasal, sosyal ve sivil yaşama katılan, birbirine hemdert olan, aktif bireylerden oluşan bir toplumun varlığının çözüm olma niteliği sorgulamaktadır.
Kitap 2015 yılında iskânlı göçmen statüsüyle Ahıska Türklerinin Ukrayna'dan getirtilerek Erzincan ili Üzümlü ilçesine yerleştirilmesi durumu özelinde, 2011'den bu yana göç alan bir ülke hâline gelen Türkiye için, özellikle makro düzey sosyal uyumun olmadığı göçmen toplumlarla yerli toplumun sosyal uyumun barındırdığı zorluklara dair bir projeksiyon tutmaktadır.