Temelinde insan olan göçün, iletişim unsurları dikkate alınmadan tartışılmasının eksik ve hatalı sonuçlar doğuracağı düşüncesinden hareketle kaleme alınan bu çalışma, merkezine Türkiye'yi almakla birlikte olguyu evrensel ölçekte tartışmaya açmaktadır.
Nüfus yapısı 93 Harbi, Balkan Savaşları, Lozan Mübadelesi gibi büyük göç hareketleriyle şekillenen Türkiye Cumhuriyeti, uzun stabilizasyon süreci sonrasında dış göçü iki farklı yönde yaşamıştır.
Madalyonun bir tarafında, artan nüfusa paralel olacak düzeyde iş gücü pazarı gelişemediği için 1960'lardan başlayarak Avrupa ülkelerine iş gücü anlaşmalarıyla giden Türkler; diğer tarafında ise ülkelerindeki zulümden ya da iktisadi nedenlerden dolayı Türkiye'ye göçen, bölge coğrafyasından dikkate değer sayıda insan bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye'yi göç olgusu özelinde birçok ülkeye göre farklı bir pozisyona yerleştirmekte; göçü tartışırken derinlikli sorgulamaları da gerekli kılmaktadır.
Göç ve İletişim, göç olgusunu iletişim düzleminde farklı açılardan sorgulayan bölümleriyle, ifade edilen ihtiyaca, sınırları dâhilinde cevap verme arayışındadır.