Kıtaların kesışım noktasında ve geçiş guzergâhı üzerinde bulunan Anadolu. tarih boyunca, farklı kimliklerdeki toplumların bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuş, bir ana kucağı gibi başı her sıkışana bağrını açmış, pek çok kavme yurtluk yapmıştır. Özellikle Osmanlı'nın ricatıyla birlikte Osmanlı bakiyesi milletlerın son sığınağı haline gelmiş, çoğu kere ağır kıyımlar ve katliamlardan kaçabilenlerin sığındıkları bır liman olmuştur. Bu sebeple bu topraklarda Boşnak, Arnavut, Pomak, Türk, Kürt Zaza, Rum, Ermeni, Laz, Çerkez, Arap gibi pek çok kavme mensup insanın bir arada yaşadığını görürsünüz.
Bugün de bu coğrafya, tarihinin ve coğrafyasının kendine yüklediği misyonla yeniden karşı karşıya. Bu sefer de Suriye'de evinden, yurdundan edilmiş insanlar icin tarihi bir sınavın sorumluluğu altında Suriye'de insanlar, kök saldıkları topraklardan zorla koparılıp göçe zorlandı. Bu zorlu süreçte terk etmek zorunda kaldıkları ülkelerinde yaşadıkları ölümler, sakatlanmalar. maddi kayıplar, horlanma ve aşağılanmalar, derin psikolojik travmalara yol açtı. Üstelik sığındıkları ülkelerde de kendilerini kolay bir hayat beklemıyor.
Göç olgusunu, farklı bir boyutta da olsa, Güneydoğu merkezli olarak biz de yaşıyoruz. Benzeri travmalar, burada da söz konusu. Terörün ve şiddetin cenderesi arasında kalmış insanların çırpınışları, artık büyükşehirlerin varoşlarında yankılanıyor.
Bu sıkıntıları yaşayan insanlar bizim insanlarımız, coğrafya bizim coğrafyamız, dolayısıyla acılar da bizim acılarımızdır. Ancak elbirliğiyle, birbirimize omuz vererek, birbirimizle dertleşerek ve yardımlaşarak bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Her şeyden önce farkındalıkla daha insani dünyalar imar edebiliriz.
İşte bu duyarlılıkla "Göçler ve Ortak Geleceğimiz" başlıklı sempozyumu organize ettik. Farkındalığı artırmak, sorunun boyutlarını tüm yalınlığıyla görebilmek, çözum yolarını tespit edebilmek ve başta Akadder ve Anadolu Platformu olmak üzere tum duyarlı kişi ve kurumları harekete getirebilmek amacındayız.