İnsanın dünyadaki serüveni daima ilgi çekici ve gizemli olmuştur. Ne zaman ne sebeple Dünya'ya geldi? Çevresini nasıl algılıyordu? Onu kendisine fiziksel olarak benzeyen canlılardan ayıran neydi? En başından beri bir dil kullanıyor muydu yoksa zamanla mı edindi? Dil ile neleri inşa etti? Bu ve benzeri pek çok sorunun cevabı aranmıştır, aranmaktadır. Araştırmalardan hareketle, başlangıçta insanın en azından beden dilini kullandığını, bilişi gelişip bilgi edindikçe bu bilgiyi ifade edecek göstergelere ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Bir varlığın adı varsa kendisi de vardır. Hiçbir dil, bilmediği bir varlık için gösterge üretmez. Toplumun hayatında o "şey" yoksa, ona ihtiyaç duyulmuyorsa, duyularla algılanmadıysa, onunla karşılaşılmadıysa o "şey"le ilgili bir biliş yolu oluşmaz. Seslerden sözcüklere göstergeler "şey"leri nasıl bildiğimizi temsil etmek için dil denen sistemin ürettiği araçlardır. Bir dili kullanan toplumun bilgileriyle oluşurlar.