"Melahat İstanbul'a göçüyoruz."
Hazırlıklar tamamlandı, valizler kapıya konuldu. Eşyalar kalmaya karar verdi.
Tabii bu eşyaların kararı değildi. İhsan'ın kararıydı. Hellece'den İstanbul epey uzaktı ve eşyaların
gitmesi evden kazandıkları paranın en az yüzde otuzuna mal olabilirdi. İhsan, düşündükçe ferahladı.
İşe yarayan eşyalarını komşusuna satarak mal varlığına biraz daha katkı yaptıvesselam!..
Mecbur mudur her taşralı bu yola
Haydi köylüm, sana uğurlar ola!..
Göç günü geldi çattı. Gurbet yorganları ve tahta bavullar traktörün römorkuna kondu.bunların yanına taze göçebeler de bindi ve Turgut emmi bastı gaza. Zekeriya, yolun gidiş yönünden ziyade geriye doğru bakmayı yeğledi. Arkasında neler bıraktığını merak ediyordu çünkü. Bir an unuttu yanındakileri,sanki tek başına bir yolculuğa çıkıyordu. Hellece'nin bu kadar çabuk kaybolacağını ummuyorduZekeriya. Ne de kolay karışmıştı toza toprağa? Oysa yokuşu saralı çok olmamıştı,
hiçbir şey gözükmüyordu. Sadece tekerlerin izleri görünüyordu,tıpkı bir nehir gibi...
...ve hüznü düşer ardından
Valize sığdıramadığın köy türkülerinin.