Genç ve –henüz– hayat karşısında savunmasız bir kadın: Segah. Ailesini, eşini kaybetmiş, bu coğrafyada yaşanan acılara tanıklık etmiş yalnız bir kadın: Rozlin. Segah, öğrenim görmek için gittiği Londra'dan anne ve babasının bir cinayete kurban gittiğini öğrenerek dönecek ve döndüğü ev, kendi evi değil, Rozlin'in evi olacak. Rozlin, yıllardır içinde büyüttüğü kederi, kaybettiği komşularının kızı Segah'la paylaşacak.
Gölgesiz Kadınlar, bir ilk roman. İlker Koçaş, polisiye bir vakanın çözümlendiği romanında yolları bir süreliğine birleşen iki kadının hikâyesini anlatıyor. Segah'ın, Rozlin'in, polislerin ve gazetecilerin gözünden aktarılan olaylar silsilesinin sonunda bir sır perdesi aralanıyor.
"Can sıkıntısından kurtulmak umuduyla bir yandan izleyecek bir şeyler arıyor, bir yandan da bilgisayarından İngilizce ve Türkçe haberlere göz atıyordu. Bir süre her zamanki siyasi polemikler, magazin haberleri ve İstanbul takımları hakkında transfer dedikodularıyla dolu internet sitelerine göz gezdirdi. Az önce açtığı sarhoş manken haberini kapatıp internet sitesinin anasayfasına geri döndü ve bu esnada sayfanın tepesinde 'İstanbul'da korkunç cinayet' başlıklı son dakika haberini gördü. Haberin üzerine tıkladığında babasının fotoğrafının altına yazılmış tek paragraflık yazıyla karşılaştı:
'Gazeteci Bülent Şekerci ve eşi Polonezköy'deki evlerinde ölü bulundu. Şekerci ve eşinin sabah saatlerinde gerçekleşen silahlı saldırı sonucu hayatlarını kaybettiklerine inanılıyor. Emniyet Müdürlüğü konuyla ilgili henüz resmi bir açıklamada bulunmadı.
AYRINTILAR GELİYOR…'"