Tanpınar, Nâmık Kemâl'in Harâbât antolojisi sonrasında yazdığı Tahrîb-i Harâbât ve Ta'kîb'in, Ziyâ Paşa'ya hitaben "eskiyi hortlatıyorsun, onu beraber gömmeye azmetmiştik!" şeklinde hülâsa edilerek anlaşılma lüzumundan bahseder. Analizde söz konusu olan gömme, ihyâ, dirilme, hortlama gibi kelimeler etrafında beliren çağrışımlar, gömülen ve bir şekilde geri dönme çabası içine giren, insan hayatına tasallud eden metinleri anlamlandırma söz konusu olduğunda Lacan'ın ünlü cümlelerini biraz değiştirerek tartışmaya davet eder: "Ölü metinler neden geriye döner?" Cevap açıktır, "Usûlünce defnedilemedikleri için."
Gömülü Metinler Neden Döner?: Edebî Mülksüzleşme Bağlamında Harâbât Mukaddimesi, Tahrîb-i Harâbât ve Ta'kîb, Osmanlı-Türk edebiyatının eski olandan ayrıştırılarak yeni bir edebiyat olarak konumlandırılması ve edebî metinlerden ziyâde siyasî/ideolojik yönelimlerle adlandırılmasında, edebî metinlerin usûlüyle gömülememesi ve mülksüzleştirilmesinden teşekkül eden bir dilin etkisini soruşturuyor.
Nâmık Kemâl ve Ziyâ Paşa'nın birbirlerini tahrik, takip, tahrip ve tamir eden bu metinlerine; aktif unutma, hafıza, bastırma, susarak yokluğa mahkum etme, görünmez kılma, mülksüzleştirme, inşâ etme ve oturma gibi kavramlar açısından bakarak, edebî metinlerin ihmal edilmiş varlığına dönebilme farkındalığını oluşturmayı amaçlıyor. Türk edebiyatında edebiyat metinleriyle kurduğumuz ilişkinin tarihini yeniden tartışmaya açıyor.