Zaman zaman onu duymam zor olsa da bu sefer söylediğini anlamıştım. Anlamıştım ama içime alamıyordum, o ayrı.
"On iki yaşında intihara teşebbüs mü?"
"Evet" dedi, gülüp geçiştirerek.
Kanımı donduran bu gülüşü hemen tanımıştım.
Bu gülüşe "Celladın Kahkahası" deriz biz.
Danışanın aslında çok acı çektiği ve utandığı anlarda durumu ele alan " Cellat" aslında kişinin içten içe neyle baş etmeye çalıştığını bize gösterir. Bu kocaman adamın içinde, küçücük ve acı çeken bir Çocuk ve onun karşısında da istek ve ihtiyaçlarını dile getirmesine izin vermeyen, her adımda onun ödünü kopartan ve de on iki yaşındayken onu intihara sürükleyecek kadar eline geçirmiş bir "Cellat" vardı.
Psikoterapi nedir? Kaynağını Batı'dan, çıkış noktasını "günah çıkarma" pratiğinden alan bu disiplin bizim için "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" mıdır? Empatik iletişim ne işe yarar? Benlik dediğimiz, çözmek uğruna bütün hayatımızı harcadığımız bir bilmece mi aslında? Travmalarımızın kaynağı içimizdeki Çocuk'un duyulmamış sesi olabilir mi? Peki ya içimizdeki Cellat? O bize ne anlatmak ister?
Dr. Psikolog Elvin Aydın Keleş, Batılı yaklaşımın tüm heybetiyle teoriler boyu anlattığını, Mevlânâ'nın bir sözünde, "Gönlüm dilime dargın" ifadesinde yakalayarak bize psikolojik açıdan iyileşmeye giden yolun kendi içimizde olduğunu hatırlatıyor.