Tasavvuf, İslam düşüncesinin derinliklerinde yatan, manevi bir yolculuğun ve kalp temizliğinin ifadesidir. Bu yolculuğun önde gelen rehberlerinden biri, Cüneyd-i Bağdâdi olarak bilinen, tam adıyla Ebü'l-Kâsım Cüneyd b. Muhammed el-Hazzâz el-Kavârîrî'dir. Cüneyd-i Bağdâdi, tasavvufun inceliklerini ve ruhani derinliklerini keşfederek, bu alanda iz bırakan bir isim olmuştur. Onun hayatı ve öğretileri, yalnızca dönemin değil, günümüzün de manevi arayışlarına ışık tutmaktadır.
Cüneyd-i Bağdâdi'nin hikayesi, sıradan bir hayattan ziyade, ilahi aşka ve marifete adanmış bir ömrü anlatır. Hicrî 210 yıllarında Bağdat'ta doğduğu kabul edilen Cüneyd, çocukluk yıllarından itibaren tasavvufa duyduğu ilgiyle dikkat çekmiştir. Henüz yedi yaşındayken, dayısı Serî es-Sakatî'nin sorusu üzerine verdiği cevapla, tasavvuf yolunda yetenekli olduğunu göstermiştir: "Verdiği nimete güvenerek Allah'a âsi olmamaktır." Bu söz, onun Allah'a olan derin bağlılığının ve manevi olgunluğunun bir göstergesidir.