"Demek annesinin dedikleri doğruymuş. Evlenmişler demek!" Birden tarif edilmez bir üzüntü, bir hayal kırıklığı çöktü üzerine. Gizlenmesine gerek kalmamıştı. Boş alanda dolup taşan duygularla bir müddet Müge'nin yürüyüşünü seyretti. Derken, bakışları birleşti. Gayriihtiyari el salladı ona. O da salladı. "Tanıdı mı yoksa? Bana doğru geliyor," diye düşünürken, kapıda evin hanımefendisi göründü. Ücret, tekrar yandaki ağacın arkasına gizlendi. Az bekledi ama artık her şey anlamsızdı. Sevdiğiyle görüşse bile görülen köy kılavuz istemiyordu ve bunun geriye dönüşü yoktu. O an puslu bir hava gibi dumanlıydı gözleri. Düştüğü yalnızlık yolunu, bugüne dek, hep bir umut ışığıyla aydınlatmış, duygularını onunla beslemişti. Birden o ışık da sönmüş, bulutlar arasından sıyrılırken, karanlık bir sis yumağının içinde kalmıştı. Aniden doğruldu. Sormadan bahçesinden beyaz gülleri yolunmuşçasına, hızlı adımlarla yürüdü. Sisli yolun dikenlerini ezerek, yeni bir umut kapısına ulaşmak zorundaydı…