Guillaume Apollinaire, 1917 baharında, her çarşamba akşam saat altıda, evinin bitişiğindeki Café de Flore'da arkadaşlarıyla buluşurdu. Blaise Cendrars düzenli gelenler arasındaydı. Max Jacob'u, Raoul Dufy'yi, Carco'yu, André Breton'u ve adlarını anmak istemediğim birkaç silik kişiliği hatırlıyorum. Café de Flore o dönemde bugünkü kadar popüler bir yer değildi. Orada rahat nefes alabiliyor, bağırmak zorunda kalmadan birbirimizle konuşabiliyorduk. Bir taşra kahvesi gibiydi. Remy de Gourmont da gazete okumaya gelirdi.
Gerçeküstücülüğün öncülerinden şair Philippe Soupault Görünmeyen Yönleriyle'de bir araya getirdiği anı-denemelerini ilk kez 1963 yılında yayımladığında 66 yaşındaydı. Geçmişe ve hafızanın derinliklerine yeniden dönme isteği ve yazınsal yaşamının kısa da olsa bir çetelesini tutma arzusuyla kaleme almıştı bu metinleri. Soupault, Marcel Proust ile nasıl tanıştığını, Georges Bernanos ile Rio ve Paris'te yaptıkları sohbetleri, James Joyce'un Finnegan Uyanması'nın çevirisi için nasıl özenlice çalıştığına dair tanıklığını, Apollinaire ve Cendrars gibi isimlerle olan dostluklarına ilişkin anılarını aktarırken fonda Paris sokaklarını, Dadaizm macerasını ve 20. yüzyılın en önemli sanatçılarının geçiş törenini büyük bir keyifle izliyoruz.