Bir zamanın içerisinde anlayışların değil de aldatışların olduğu anlardı. Belki de, benim yaşadığım mevsim. Hangi mevsimdi? Adı neydi? Bilinen bir anın, bilinmeyen bir zamandan başka bir şey değildi. İçerisinde "gitmem gerek," diye başlayan cümlelerin her harfinde, yolların adımlarında, yılların yaşanmamışlığında, gelişler ve gidişlerin olduğu baharlardan başka bir şey değildi. Bilmiyorum, belki de "gitmem gerek" diye başladığı sözleri arasında çoktan gitmişti benden. Ve ben… Ertelediğim kendimin, ertelemediği yalnızlığında yaşayıp gidiyordum. Sessizliğin kulağıma seslenen bir fısıldayışında, "anıları sil," deyişinde ne anıları silebildim ne de anlarda var olabilirim gibi bir şeydi yaşamaya çalıştığım.
O, çok sevdiği gözlerimin kahvesinden akan yaşların, kirpik uçlarımı sızlatarak yaşlar arasında bırakmasına nasıl dayanırdı her gece? Kapı ardı bekleyişlerin, göz donduran, gözlerimin ardında dolan zamanlarda…