"Şimdi artık mehtabın yardımıyla görünüşünü bütün ayrıntılarıyla seçebiliyordum. Kazan büyüklüğünde bir baş... Üzerinde o korkutucu büyüklüğe uygun beyaz sarıklı bir kavuk... Birer lombar deliği zannedilecek bir çift müthiş göz... Ortası tümsek, yarım endaze azman bir burun... Sekiz on beyaz atın kuyruklarından yapılmışa benzer, göğsüne kadar inmiş bir ak sakal."
Olağanüstü varlık ve olaylara dair yerel inançlarla mizahı ustaca bir araya getiren Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın, Türk edebiyatının klasikleri arasında yerini almış romanıGulyabani, Ertem Eğilmez'in alametifarikalarından 1976 tarihliSüt Kardeşler'in de esin kaynağı. Masalla roman arasında gezinen, manevi âlemin sır dolu olaylarında dolaşıp okurları yine maddi dünyamıza döndüren bu kitap, yazarının da en şöhretli metinlerinden biri.
Dul kalıp elindeki avucundaki her şeyi kaybeden Muhsine, bir köşkte hizmetçilik yapmaya başlar. Ama söylenene göre burası cinlerin ve perilerin kumkuma yeridir. Denir ki iç bahçedeki havuzun kenarında cinler toplanırmış, çiftlik sahibi hanımefendi gidip onlarla konuşurmuş. Köşkteki Çeşm-i Felek Kalfa ve Ruşen Kadın'ın da iyi saatte olsunların onlara musallat olduğunu söylemesi üzerine Muhsine köşkten ayrılmak ister. Gelin görün ki köşkten ayrılmak, buraya gelmek kadar kolay olmayacaktır.
Gulyabani, yazarına "Eğer şiddetli çarpıntıdan tandır mangalını devirmez ya da bozayı üstünüze dökmezseniz her türlü azarlamanıza razıyım..." dedirtecek kadar heyecan dolu bir eser.