Medeniyetlerin gelişim sürecinde ilk olarak kabile topraklarının sahiplenilmesi ve sonrasında kent-devleti genişliğine vardırılması oradan imparatorluk ölçeğine kadar ulaştırılan mülkiyetçilik, aracı olarak savaşları kullanırdı. İlk medeniyetlerin yükseldiği Doğu coğrafyasında süreklilik kazanan savaşlara, toprak fetihlerine insan göçleri de eşlik etti...
Savaş sebebiyle yaşanan göçlerin bir kısmı çatışmaların yaşandığı coğrafyadan kaçanlar tarafından oluşturuldu. Diğer bir kısım ise fetihçilerin zafer kazanarak sahiplendiği topraklara dışarıdan kendi milletinden veya dininden insan topluluklarını taşıması ve yerleştirmesi yoluyla gerçekleştirildi. Bu göçler, aynı zamanda yabancı bir coğrafyada egemenlik kurmanın başlıca aracı olarak kullanılmaktaydı.
Hükümdarların, fetihler sonrasında değişmez bir uygulama olarak mutlaka ihtiyaç duyduğu bu türden göçler, savaşlar tarihi boyunca yabancı bir yerde egemenliği sağlamanın bir aracı olarak kullanılmaktaydı.
Bütün bunlara bağlı olarak, 18. yüzyılda Batı coğrafyasında ortaya çıkan üretim sistemiyle ilgili devrimsel bir gelişme, o zamana kadar mevcut olan göç türlerine bir yenisini daha ekledi. Doğu coğrafyasının üretim merkezlerinde eskiden beri kullanılmakta olan geleneksel üretim araçlarının yerini motorlu üretim sistemi aldı. Yeni sistem, Doğu coğrafyasının sadece ekonomik düzenini bozmakla kalmayıp sosyal ve siyasal yapısını da alt üst ederek, yeni bir tür olan ekonomik göç sürecini de başlatıyordu.