Olcayto, ne "Öfkede ölü gibi ol" diyen Mevlana'yı ne de "Güçlü insanlar affeder" diyen Konfüçyüs'ü dinledi. Bu büyük ustaların sözleri, onun için saçmalıktan başka bir şey değildi. Hele de Şirazi'nin "Bir ah dünyayı alt üst eder" sözüne ifrit oluyordu. Dört yıl boyunca bir değil binlerce kez ah çekmişti. Ahları bir çakıl taşını bile yerinden oynatamamıştı...
Üzerindeki güneşe rağmen üşümeyen var mıdır? Üşümek, yalnızlık hastalığının en büyük belirtisidir. Ve yalnızlığın en beter hali; yüreğinden tutmasını umduklarının, sadece elinden tutmasıdır. Milyonlarca insan gibi Olcayto da yalnızdı ve üşüyordu. Yüreğinden tutması gereken kişinin sadece elinden tuttuğu, elinden tutması gereken kişininse...
Çağlar, büyük olayların sonucunda biter ya da başlar. Bu büyüklükte bir olay olmamasına rağmen, insanlık yeni bir çağı yaşıyor. Yalnızlık Ve Mutsuzluk Çağı. Güneşin Gölgesinde Üşüyenler bu yeni çağa ışık tutmayan çalışan bir roman.