"...Sadece para kazanmak yeterli değildi, insan bir mekanik varlık olamazdı. Yaşamak da gerekiyordu. İnsanlar kitleler halinde Boğaz'a, Çekmece Gölü'ne Yalova sahillerine koşuyordu. Yeni şatolar, kışın kayak ve benzeri sportif eğlenceler, lüks arabalar; hatta öğle yemeğini Paris'te yemek için İstanbul veya Bursa'dan sözleşerek uçakla Fransa'ya yolculuk; Bahama ve Nis gibi dünyaca ünlü sayfiye merkezlerinde altın yaldızlı köşklere sahip olmak, metresli hayat yaşamak, bu döneme özgü ahlak ve dünya nimetlerinin kültürel kalıplarının oluşturuyordu. Artık bir yazlık kafi gelmiyordu. Avrupa'da, Amerika'da köşkü olmak, bu türedi sınıfın maddi sembolleri halinde idi. Çoğunun gördükleri iş de, devlet ve siyaset koalisyonunu can damarından yakalayan tilkice davranışlarla kan emme yolu oluyordu.."