On, on beş sene evvel, bir tatil haftasını geçirmek için Bursa'yagitmiştim. Üç dört saatlik hazin, kirli, eğlencesiz bir vapur seyahatindensonra, ovalar içinde iri bir tırtıl ağırlığıyla sürüklenen ufak birşimendifer, beni aynı günün akşamında, karanlık bir duvar gibisemalara kadar yükselen Keşiş'in eteğindeki yeşil şehre bırakmıştı. Osırada İstanbul'un okur-yazar gençler arasında "mimarî" birmilliyetperverlik hüküm sürüyordu.