Gururun kaynağı Yüce Allah'ı ve sıfatlarını bilmemektir. Zira Allah'ı bilen bir insan, Allah'ın azabından emin olamaz. Boş hayallere kapılarak aldanamaz. Aksine Firavun, Haman, Karun ve yeryüzünün geçmiş diğer namlı krallarının durumunu tetkik eder, onların başından geçen olayları düşünür. Yüce Allah başlangıçta onlara nasıl nimet vermiş, sonra da gururlanmaları neticesi nasıl helak etmiştir? Nitekim Allah Teâlâ buyurmuştur: "Onlardan önce nice asırlar halkını helak ettik. Hiç onlardan birini hissedip görüyor musun? Yahut onların hafif bir sesini işitiyor musun?" (Meryem, 9)
Mü'minlerin günahkarları "Allah kerimdir, biz onun affını ümid ederiz" diyerek aldanırlar ve buna güvenip amelleri ihmal ederler. Bunu güzelleştirmek, temenni ve aldanışlarına ümit ismini vermekle ve ümidin dinde güzel bir makam olduğunu zannetmekle meydana gelir. "Allah'ın nimeti geniş, rahmeti kapsayıcı, kerem ve lütfu umumidir" zannıyla derler ki: "Kullarının günahları Allah rahmetinin denizlerinde ne kıymet teşkil eder ki?"
Bazen de ümitlerinin dayandığı nokta ecdadlarından sâlih kimseler olur. Hz. Ali'nin soyundan geldiğini iddia eden bazı alevilerin nesepleriyle gurura kapılıp takva hususunda ecdadlarının yaşayışlarına muhalif hareket etmeleri gibi... Ancak cedleri korku ve takvanın zirvesinde oldukları halde yine de Allah'tan korkarlardı. Halbuki bunlar fisk ve fücurun son haddine varmalarına rağmen yine kendilerini Allah'ın azabından emniyette hissediyorlar. Bu ise, Allah'a güvenerek aldanmanın en son noktasıdır. Şeytanın, Hz. Ali'nin soyundan gelenlere kıyası şudur: "Herhangi bir insanı seven kimse, onun çocuklarını da sever. Yüce Allah sizin cedlerinizi sevmiştir ve sizi de sever. Siz ibadet yapmaya muhtaç değilsiniz!"
Aldanmış kişi, unutuyor ki, Nuh aleyhisselam oğlunu beraberinde gemiye almak istedi. Fakat oğlu bunu istemedi ve boğulanlardan oldu. İbrahim (a.s.) babası Azer için af talep etti, fakat bu talebi fayda vermedi.
Yüce Allah ancak kendisine itaat edeni sever, isyan edene buğzeder. Babasının takvasıyla kurtulacağını sanan bir kimse, babasının yemesiyle doyacağını, içmesiyle kana- cağını, öğrenmesiyle alim olacağın sanan bir kimse gibidir.