Iraklı genç Ekrem ve ablası Süreyya, Saddam'ın devrilmesinden hemen sonra kurşuna dizilen babasını ve çocukları uğruna kendini feda eden annesini geride bırakarak Türkiye'ye kaçmıştı. Bu yalnız iki kardeş, Türkiye'ye vardıklarında kendilerini yepyeni bir hayatın karşılayacağına inanıyorlardı. Oysa, kaderlerinin karanlık tarafı burada da peşlerini bırakmayacaktı.
Baysal, Adapazarı'nda bir fabrikada çalışan, dört güvercinden başka dosttu olmaksızın sürdürdüğü küçük hayatına sımsıkı tutunarak yaşayan orta yaşlı bir mühendisti.
Ekrem, İstanbul'da bulaştığı kanunsuz işlerden kaçıp, Baysal'ın yaşadığı apartmana sığındığında farkında olmadan ikisinin kaderi birleşmiş oldu. Bu beklenmedik buluşma, Baysal'ın hayatındaki bütün taşları yerinden oynattı. Çok geçmeden, daha önce hayal bile edemeyeceği karanlık bir dünyanın, umutsuz bir aile dramının parçası olmuştu.
Serdar Çakan ilk romanı Güvercin Beslemek'te büyüleyici bir anlatım ve çarpıcı bir kurguyla, okurunu bir yandan Irak ile Türkiye arasında gezdirirken, diğer yandan sıradan bir insanın başından geçen unutulmaz bir dramı aktarıyor bize.