"Siz hayatın kendisiyle savaşmak için toplanmış bir avuç ikiyüzlüden ve yalancıdan başka bir şey değilsiniz. Çokbaş Sokağı'ndaki genç zihinleri zehirlediniz. Burayı en sakin hayallerimizden en derin arzularımıza kadar her şeye burnunu sokan örümceklerin inine çevirdiniz. Hayatımızdaki en özel anları cehenneme çevirmeyi başardınız. Hâlâ utanmadan günde beş defa hoparlörden ezan okuyarak Allah'ın evinde duracak yüzünüz var! Hayatımızı çekilmez hale getirip hâlâ cennete gitmek için dualar ediyorsunuz."
Suudi Arabistanlı bir kadın olan Raca Alem, Güvercin Gerdanlığı'nda oldukça büyük ve sarsıcı bir konuyu irdeliyor.
Dünyanın en kutsal, en ahlaklı şehirlerinden biri olarak kabul edilen Mekke'ye çekiyor dikkatimizi. Ancak onun Mekke'si pek bildiğimiz gibi değil; Raca Alem bize Mekke'nin arka sokaklarını, o sokaklardaki kötülüğü, çaresizliği ve zorbalığı anlatıyor.
Çokbaş Sokağı da onlardan biri. Romanın hem merkezi hem anlatıcısı olan Çokbaş Sokağı'nda günün birinde bir kadın cesedi bulunuyor. Dedektif Nasır olayın izini sürerken Harem-i Şerif'in delilerine, âşık fotoğrafçılara, kaçak işçilere, hepsinden de öte dinin ve erkeklerin baskısı altında nefes almaya çalışan kadınların hayatına dokunuyor.