Yüreğimizi, beynimizi, gönlümüzü, nefsimiz için olan tüm hayâllere kapadı, zayıf omuzlarımıza çok ağır yükler yükledi.
Can bildiğimiz arkadaşlarımız, kardeşlerimiz kahpe pusularda can verdi. Canımızdan aziz bildiğimiz devletimizi, millet malı olan silahları millete çevirerek ele geçiren soysuz-kansızlar tarafından darağaçlarında idam edildik...
Onbinlerce vatan sevdalısı, zindanlara atıldı, çile doldurdular. Ortalık durulduğu, zindanlardan kurtulduğumuz, rahat bir nefes alabildiğimiz zaman ise artık ömrümüzün güzündeydik. Çoğumuz bir köşede unutuldu, yuva kuramadılar, "dost" kalabalıklar içinde, en berbat yalnızlığı yaşadılar. Hiç şikâyet etmedik, hep şükrettik. Kutlu bir davaya, hiç karşılık beklemeden ömrünü feda eden "çeriler" olabilmenin manevi zenginliği bize yetti, tüm çilelerimizden acı bir haz duyduk. Evet, bizim neslimiz "güz gülleri" idi. Ömürlerinin baharını-yazını, bu milletin güzüne bir nebze güzellik verebilmek, bahara olan umutları canlı tutabilmek uğruna seve seve feda ettiler.
Eylüllerin, güz yellerinin soldurttuğu-kuruttuğu, ve candan aziz bildikleri vatan topraklarına karışmış olan, Tüm çilelerin izlerini beden ve gönüllerinde taşıyarak hâla direnmeye devam eden tüm "güz güllerine" selâm olsun. Bu kitabımı, baharlarını-yazlarını, aziz milletimiz için feda eden, tüm ömürlerince güz ve kış mevsimini yaşayan yiğit "güz güllerine" ithaf ediyorum.
Rabbim (c.c) cümlesinden razı olsun...