Güz Kokulu Günahlar
Şimdi, körfezin üstüne daha küskün bir ışık düşüyordu.Tıpkı Zonaro’nun tablolarından birinde gördüğü sıkıntılı ışığa benziyordu. Birden, o ışığı tabloda gördüğünde bu kadar kasvetli bulmadığını düşündü Alfredo. Aslında ışığın kendisi değildi sıkıntılı olan, bizim ruh halimizdi etrafımızdaki her şeyi anlamlandıran. O an yakınlardaki başka bir evin terasında dostlarıyla oturmuş, içkisini keyifle yudumlayan biri pekâlâ aynı ışığı büyüleyici, ilham verici, hatta fazlaca romantik bulabilirdi.Hayatının zor yıllarını bitirdiğine, huzurlu günlerin yaklaştığına inanan büyük tüccar Alfredo, güzel eşinin yıllar önce çıktıkları bir seyahatte yazdığı yol günlüğünü okuyunca kalbinden vurulmuşa döner ve en yakın dostu, karısı ve kendisi arasında gazabının intikam kurşununun kime yöneleceğini belirlemeye çalışır. 19. yüzyılın sonlarına doğru, İzmir’in Levantenleri arasında geçen, aşk, kıskançlık, ihanet ve intikam dolu ilişkiler, Ege’nin antik kentlerinde yapılan bir gezintinin satır aralarında yavaş yavaş ortaya çıkıyor Hakan Yaman’ın romanıGüz Kokulu Günahlar’da.Ses ver, bir şeyler söyle. Denizleri kabart, fırtınalar kopart, depremler yap, yerle bir et bu şehri, batır Sodom ve Gomorra gibi... Batır... Batır ki Ege’nin tuzlu sularında arınalım hepimiz günahlarımızdan. Batır!
Devamını Oku