Fikir eserleri akla, şiir gönle hitap eder. Roman hem akla, hem gönle… Romanın asıl üstünlüğü de bu olsa gerek. Tasavvuf da sır düşünmekle anlaşılamaz. İlla yaşanması gerekir. Tasavvuf dervişlikle yaşanır. Derviş düşünürken hisseder, hissederken düşünür. Hem gözüyle, hem gönül gözüyle görür.
Yunus, Hacı Bektaş, Hacı Bayram, Niyazi Mısrî tasavvuf zirvelerini de hem anlamak, hem de hissetmek gerekir; aynı anda. Çağımızda hepimiz derviş olamayacağımıza göre bunu başarmanın en uygun yolu, onları Emine Işınsu gibi bir kalemden okumaktır. Anlarken hissetmek hissederken anlamak için.