1980 sonrası dönemde benimsenen neo liberal ekonomi modeli ve küreselleşmenin bir sonucu olarak artan dış ticaret, gümrük işlemlerinin artmasına; artan işlem hacmi de gümrük idareleri ile muhataplar arasında yaşanan uyuşmazlıkların artışına neden olmaktadır. Dış ticaretin kırılgan yapısına, sermaye hareketliliğinde yaşanan hız ve serbestiyet de eklendiğinde, gümrükten kaynaklı uyuşmazlıkların adil ve yüksek hukuk standartlarına göre çözüme kavuşturulması, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik refah için önem arz etmektedir. Bu çerçevede ikinci dünya savaşından sonra insan haklarında yaşanan gelişmelerle birlikte etkinliğini artıran hak merkezli hukuk anlayışı, ekonomide uygulanan liberal politikaların da etkisiyle tüm hukuki süreçleri dönüştürmeye başlamıştır. Bu dönüşümün bir gereği olarak mevcut hukuki müesseseler yeniden şekillenmeye başlamıştır. Söz konusu dönüşümün ülkemizde en büyük hızlandıranı şüphesiz Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları (anayasa şikayetlerini) kabul edip karara bağlamasıdır.
Bireysel başvuru sistemi ile koruma altına alınan temel hak ve hürriyetlerden adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkı, bize hak arama hürriyeti diye ifade edebileceğimiz hukuksal bir çerçeve sunmaktadır. Bu çerçeve her geçen gün genişlemekte ve tüm hukuk alanlarını kapsamaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararlarıyla şekillenen söz konusu çerçeve, gümrük uyuşmazlıklarının çözüme kavuşturulduğu idari ve yargısal süreçleri de dönüştürmeye başlamıştır. Dolayısıyla bu kitap, anılan dönüşümün bir sonucudur. Ayrıca bu kitap, gümrük uyuşmazlıklarının çözümünde takip edilebilecek idari ve yargısal başvuru yollarının hak arama hürriyeti ekseninde nasıl uygulanması gerektiği sorusuna verilen kısa bir cevaptır.