10. asrın pek şöhret bulmayan münzevî sûfilerinden Abdulcebbar en-Nifferî'nin tasavvufî düşüncesinin temelini oluşturan ayrıca eseri Mevakıf'ın ismine de ilham kaynağı olan vakfe ve mevkıf kavramlarını konu edinen bu eserde sûfilerin manevi yolculuklarının farklı mertebeleri ele alınmıştır. Özellikle insanı ahlak, bilgi ve kendini gerçekleştirme açısından kemale doğru götüren bu yolculuğun nihai noktasını ifade eden vakfe eserin ana konusunu oluşturmaktadır.
İnsanda masivaya yönelik her hangi bir talep ya da kaygının bulunuşu insanın bunlar tarafından ele geçirilmiş olduğu anlamına geldiği için sûfîlere göre bu, bir tür kulluk ve köleliği ifade eder. Bunlardan bütünüyle kurtularak şuur düzeyinde yüce Allah'ın huzuruna yükselip kalbi yalnızca O'na bağlamak ise tam bir özgürlüktür. İşte Abdulcebbar en-Nifferî'ye göre bu bilinç haline sâlik ancak vakfe mertebesinde tam bir fenâ hali üzere, her türlü talepten uzaklaşmakla erişir.