Aşk dilediğin zaman görebileceğin, dokunabileceğin birini sevmek midir? Ya da her şeyin istediğin gibi gittiği şartlarda yaşamına bir şekilde dokunan doğanın bir güzelliğini veya karşı cinsten birini, bir olguyu sevmek midir? Hayır, insan hiç göremeyeceği, dokunup koklayamayacağı karşı cinse veya bir nesneye, bir olguya de âşık olabilir. Bu yaşanan ya da yaşanması muhtemel kavgalı günlerde de olabilir. Çünkü aşk sınırları, yasakları, gelenekleri, yasaları tanımayan asi
ruhunun bir eylemi, özgürlüğün apaçık ilanıdır. Bir bakıma sınıfsız, sınırsız bir dünya için proleter devrimci mücadelede böyle değil midir? İnsanın özgürlüğünün aşkla kavga ederek
ilanı değil midir? Evet zordur. Uzun ve çetin bir yoldur. Belki sınırsız, sınıfsız dünya senin, benim görüp yaşayamayacağımız bir hayaldir. Ama biz ona âşık olmaktan, onun için aşkla
mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyiz. Hemen yarın devrim olacakmış, sınırsız, sınıfsız
dünyaya ulaşacakmışız, herkes gücüne, yeteneğine, bilgisine göre iş sahibi olacak, ihtiyacına
göre yaratılan değerden payını alacakmış gibi umudumuzu diri tutarak mücadele ederiz. Kimilerinin
sandığı gibi bu bizi yormaz. En azından biz yorulduğumuzu düşünmeyiz. Bu yüzden sevdiğim
insanı göreceğim, yüreğimi avucunun sıcaklığına bırakacağım günü beklemek beni yormaz.