"Söz" ün yüzyıllar boyunca değer gördüğü ve hüküm sürdüğü, bu nedenle "söz medeniyeti" diye vasıflandırılan Türk kültüründe söze ve onu söyleyene büyük saygı duyulmuş, anlatan hep itibar görmüştür. Gösterilen bu saygının Türk tarihinin derinliklerine inildikçe artan bir seyir izlediğini görüyoruz. Toplumda sözü dinlenen bu kişilere halkın itibar göstermesinde, onların toplumun ihtiyaç duyduğu her konuda akıl danışılan, yaşam tecrübelerine sahip, bilgili olmalarının yanında, sahip oldukları söz kudretinin ilahî bir kaynağa dayandığı düşüncesi de hâkimdi. Dede Korkut Hikâyelerinde haklarında "Oğuz'un tam bilicisiydi, Ne derse olurdu, Gaipten türlü haber söylerdi, Oğuz kavminin her müşkülünü hallederdi, Her ne iş olsa Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı. Ne ki buyursa kabul edilirdi." şeklinde bahsedilen bu kişilere ve onların anlattıklarına halkın verdiği değerin sebebi yine Dede Korkut Hikâyelerinde şöyle açıklanmaktadır: "Hak Teâlâ onun gönlüne ilham ederdi."