Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden günümüz ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelen sürdürülebilir kalkınma, son yıllarda dünyanın öncelikli konuları arasında yerini almaktadır. Ekonomik büyüme ile refahın artacağı felsefesiyle yola çıkan ve kapitalist anlayışla büyük değişim ve gelişmelerin yaşandığı dünyada doğal çevre göz ardı edilmiştir. Doğal kaynakların dünyanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üzerinde tüketilmesi, dünyanın zamanla yıpranmasına, kırılgan hale gelmesine ve felaketin eşiğine doğru sürüklenmesine yol açmaktadır. Bu kırılganlık ekosistemdeki tüm paydaşları olumsuz yönde etkilemiş, gerilimlerin artmasına ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olmuştur.
Çevrede meydana gelen felaketler, sosyal ve ekonomik sorunlar artmaya başladığında dünyadaki yaşam biçimlerinin aynı yöntemlerle sürdürülemez olduğu artık hissedilir biçimde ortaya çıkmaktadır. Tüm çabalara rağmen yıllar itibariyle yapılan değerlendirme toplantıları, hedeflerin çok gerisinde kalındığını, alınan tedbirlerin ve uygulamaların dünyanın kurtuluşu için yeterli olmayacağını göstermektedir. Bu konuda farklı bilim alanlarında çalışmalar yapılarak sürdürülebilir kalkınma anlayışının toplum tarafından daha iyi benimsenmesi ve yaşam biçimlerinin buna göre tasarlanması gerekmektedir. Halkla ilişkiler ve iletişim çalışmalarının sürdürülebilir kalkınmanın çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflerinin benimsenmesinde ve sürdürülebilir yaşam felsefesinin oluşturulmasında önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Kitapta yer alan çalışmalar bu bakış açısı ile hazırlanmıştır. Başta araştırmacı, öğrenci ve meslek profesyonelleri olmak üzere sürdürülebilirlik ve halkla ilişkiler konusuyla ilgilenen tüm okuyuculara faydalı olması ümidiyle…