Binbaşı Halil Sadi, eşi Leyla ve oğlu Yusuf. Hep iyi şeylerin olduğu bir evde mesut yaşarlar.
Fakat Halil'e ulaşan celple cihanda kopan fırtına bu mesut ailenin evine de sızar.
Birinci Cihan Harbi tüm şiddetiyle Osmanlı topraklarını kavururken Binbaşı Halil'e kutsal toprakları savunmak düşer. Binbaşı Halil Sadi, Cemâl Paşa komutasındaki Kanal Harekâtı için önce Şam, ardından Filistin'e gitmek üzere uzun bir tren yolculuğuna çıkar.
Yolda pek çok kişiyle tanışır: Arnavut Ali Ferid, Sarı Cevdet, felsefe öğretmeni Albay James J. Fitzgerald, Başçavuş Niyazi… Her birinin hikâyesinden öğrenecek, sorgulayacak pek çok şey yazılır hanesine. İnsan, hayat, zaman, savaş ve ölüm başka başka anlamlar kazanır Binbaşı'nın zihninde. Madden ve manen sınanacağı bu meşakkatli yolculuğaysa oğlu için kaleme aldığı mektuplar eşlik eder.
Cihan Çetinkaya, roman boyunca her türlü farklılığa rağmen insana dair duygularda aslında ne kadar çok ortak noktada buluştuğumuzu, çetin şartlarda hayatta kalma mücadelesinin herkesi eşit kıldığını vurgularken okura hem gerçekçi hem de duygusal bir anlatı sunuyor.
Harp Baladı, insan olmaya, savaşa, esarete, vicdana ve hayata dair bir iç muhasebe…
"Yazık, bazı duyguların merhameti olmuyor. İnsan bir kokuyu hayal edince elinde hatıralardan başka hiçbir şey kalmıyor."