Kurt ulumasını andıran bu nida, orada bulunan herkesin tüylerini ayağa kaldırmaya yetmışti. Kadınlı erkeklı kalabalık Ommu Kadın' ın etrafından biraz kenara çekilerek onun feryadına alan açıyorlardı sanki. Faklı ve içli Asya Şaman hançeresinin taklit edilemez bir makamıydı bu. Onu ancak, binlerce yıl o geni taşıyan ve ana karnından itibaren o seslerin tınısı ile büyüyen ınsanlar becerebılirdi. Oradaki herkes bu makamı bilirdi ve çoğu da icra ederdi. Ama unu çıkaran hem Ummu Kadın hem de acının asıl sahibi olunca onlara sessizce ağlamak kalıyordu. Figanı kor alevlere dondu Ummü' nün. O'na katılan ağasının iki karısı da ağıtlar düzerek zülüflenni yoluyor ve kendilerini duvardan duvara vuruyorlardı. Böylesi bir ağıt bu güne dek, Türkmen ovasında ne görülmüş ne de duyulmuştu. Her Türkmen kadını biraz ağıtçıdır. Ancak, bu üç kadının ağıt ve yakımları ve onu seslendirış tavırları, o kadar derinlerden koyup geliyordu, Türkmen ağıt kültürünü o kadar hassas bir imbikte damıtıyordu ki, ortaya böylesi bir ruh yıkımı hali çıkıyordu. Kendiliğinden gelişen ve ağıta konu olayın acısının yoğunluğu ile gürbüzleşen bu ağıt merasimi on yıllarca akıllardan çıkacak gibi görünmüyordu. Canlı cansız tüm avlu onlara katılmış ağlıyorlardı sessizce. Kuşlar, kediler, koyunlar, kuzular ve dahi taşlar, topraklar...