Öylece boş bir bakış, yaraya dokunan sözcüğün hasarlı tarihinden. İpe çekilmiş derslerin tutukevlerine bıraktığı güvercin ölüleri. Bizim gençlik saydığımız mektuplara iliştirilmiş posta pulunun taşıdığı mühür. Hep çığlık taşıyan peronların konuğu trenler. Elin ele değmediği yerde çoğalan linç, tende biriken soğukluk. Unutulmaya akan dost selamının kırılmış hâli. İçe büyüdükçe dünyayı eksilten boğuntu; nefesin çıkmaz sokağı. Kentte yabancı birer gölge halinde gezinen müsvedde kimlikler… Herkes, öldürülmüş geleceğine bir çentik atsın!