Kadın iki göğsünün arasına sıkıştırdı tüm umutlarını, eskiden kalma bir şekilde zulaladı. Doğruldu kadın, engin kalkışı yaptı, parasının satın alamayacağı şeyler arasında önce gururu geliyordu çünkü. Doğru oldu, tüm yanlışlara rağmen. Bir zafer bulup kendisine, gözünün alabildiği yerlere gidecek ve tüm insanlığa hasreti yayacaktı, hasretin merhametinden bahsedecekti.
İhanete meyillileri mey yapacaktı masasına. İhanetin izlerini gösterecekti insanlığa, bir de göğüs arasını, belki de göğüs kafesine sığmayan kalbini çıkarıp koyacaktı ortaya, "böyle olmamış bu, kırmak bu değil böyle olmaz, dişlerini batıracaksın buna, ısıracaksın, üstünde tir tir titrediğin adamın gözünde yok oluşuna şahit olmasına izin vermeyeceksin, bir kordona dolanır gibi hissettiğinde ortadan ikiye keseceksin, buna kırmak diyemeyiz, saçlarım bile daha güçlü kırılıyor, bu ihanetin izi değil bu kinimin göstergesi, çıkarlarınız varsa aşka dair, çıkartın yüreğinizi, siz de kemirin, kalbim kırılmadı da zaten çok başka bir şeydi, sanki bir kutu iğneyi aniden yuttum, sanki onları kusup üstünde yürüdüm, sonra tekrar yuttum, kustum, yürüdüm… ihanet böyle edilmez, ihanet böyle mide bulantısıyla da geçmez, bunu kemireceksin, bu olan bitene şahitlik etmeyecek, o da başka birisine dokunduğunda kül olacak, kul değil, kırmak da bu değil, kırılmak da…" diyecek.
Kırılmadım zaten, çok başka bir şeydi, bir adamın kaburgasından bir kız çocuğu daha oldu olmazlara inat.