Ah şu insanlar! Neyin ne şekilde olacağı, bazı şeylerin adap ve ahlak kuralları çerçevesinde gelişeceği, oturmanın, kalkmanın dahi bir üslubunun, bir tarzının olması gerektiği bilgisinin zihinlerde yer etmesi gerekiyordu aslında. Neden bu kadar uzaktı bunlardan insanların çoğu. Neden çoğu kalp kırmaya meyilli, iyilik yapmaktan uzaktı? Neden empatiden yoksun, agresif tavırlar içindeydi bu insanlar? Yaşam tarzı mı, yoksa yaşam koşulları mı? Hayır,
ikisi de değildi. Manevi yoksunluk vardı evet. Ancak asıl mesele kişilikle, yetişme tarzıyla alakalı bir durumdu. Ve anlıyorsun güzel insanlara hasret kaldığını yüreğinin. Her karşılaştığın insana bakarken bile, bir endişeyle, bir şüpheyle ürkek bakışlar içerisinde oluyorsun ara sıra. Buda mı diğerleri gibi diye düşünüyorsun bazen… Öyle bir hale getirdiler ki, o güzel insanlara bile, bakışımızı değiştirdiler. Duygularımızı bulandırıp, düşüncelerimizi alt üst ettiler. Ve yaşıyoruz işte, onlarla iç içe.