Tanzimat'tan beri Garp'tan çimlenen, ama bir yandan da milli ve an'anevi seviyenin formasyonunu muhafaza etmek lüzumunu duyan bir cemiyet anlayisini, disa karsi Garpli olmakla ögünürken, kendi kendine karsi buna inanmadigini itiraf etmesinin med ve cezri ortasinda koca bir asir geçip gitti.
Ne ki, zamanin icbari ayni kütleye, topyekun Garpli olmak kararini aldirip, bu dönüm noktasindan basimizi dünyaya uzatarak: "Biz artik Sark'tan koptuk, kiblemiz Garp'tir." diye bagirtinca, iki arada kalmaktan kurtulup rahat edecegimizi sanmistik. Zira Garb'in karsisinda sahsiyeti zorlanan Sark, bütün telkin ve baskilara karsi koymak çaresizliginde bulunuyordu.
Çaresizlikler, belki ilk hamlede suuru ayaklandirmaz. Zira hayat ve bekayi tehdit eden tehlikeleri, daha evvel insiyaklar haber alip müdafaa reaksiyonlarini, bir tabiat icabi sadeligi ile, tezgahladiktan sonra vazifeyi suura devreder.