Birinci Dünya Savaşı'nda bazı cephelerde zehirli gaz kullanılmıştır. Bu gazların yarattığı korkunç netice savaştan sonra da göz ardı edilmemiş ve kamuoyunun gündemine yoğun şekilde girmiştir. Artık ülkelerin en büyük korkularından biri, önemli bir savaş aracı haline geldiği görülen uçakların harp esnasında cephe gerilerine, şehirlere zehirli gaz bombaları atmalarıydı.
Geçmiş yıllardaki savaşlarda tehlike ve tehdit cephe hattındayken yeni savaşların topyekun savaş olacağı, savaş ateşinin her yeri yakacağı fikri genel kabul görmüştür. Cephedeki asker silahlıydı ve zaten savaşıyordu. Peki cephe gerisindeki silahsız, sivil halkın korunması için nasıl önlemler alınabilirdi? Avrupa'da 1920'lerin ikinci yarısında başlayan sorgulama, 1930'ların başında gerçek bir savaş travmasına dönüştü. Hava taarruzuna karşı Aktif Korunma ve Pasif Korunma kavramları literatüre girdi. Aktif Korunma, Silahlı Kuvvetlerin vazifesidir. Pasif Korunma ise düşman uçaklarının verebileceği zararı ve zayiatı azaltmak ve hava hücumlarından az etkilenmek için halkın yapacağı korumadır. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de 15-20 yıl boyunca kamuoyunu en fazla meşgul eden konulardan biri Pasif Korunma meselesi olmuştur.
Kitabın konusu, ikinci Dünya Savaşı öncesi gerilimli yıllarda ve savaş esnasında Türkiye'deki Pasif Korunma sürecidir. Ozellikle 1935-1945 yılları arasında Türkiye'de Pasif Korunma faaliyetiyle halkın nasıl savaşa hazır hale getirilmeye, bilinçlendirilmeye çalışıldığı, pasif korunma tedbirleri kapsamında gelişmeler (alarm denemeleri, ışık karartma, sığınaklar, gaz maskeleri, kurslar ve konferanslar vs) birinci elden kaynaklara, arşiv belgelerine, dönemin basınına ve literatüre dayanılarak ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Pasif Korunma, ikinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'de, özellikle büyük şehirlerde bir bakıma yaşam tarzı olmuştur.