Uçmak ve uçmayla alakalı tüm gelişmeler neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Belki Icarus'un kanadında özgürlüğünü arayan insanların vazgeçilmez bir tutkusu olmuştur havacılık.
Bu eserle işte böylesine ilgi odağında olan bir sektörün içinde yer alan "iletişebilmek ya da iletişememek" diye tabir edeceğimiz sorunun havacılıkta nasıl izler bıraktığına dair hususlar incelenip okuyucuların takdirlerine sunulmaktadır.
Havacılıkta çok bilinen bir deyiş vardır: "Take off is optional, landing is mandatory". Yani kalkış tercihe bağlı ama iniş mecburidir. Evet, bir uçağı kaldırmadan önce o uçağın kalkmasına karar vermek ya da vermemek bir tercih meselesi olurken kalkmış bir uçağın inmesi tercih üstü bir zaruri durumdur.
İşte inişin mecburi olduğu bir kurguda "Nasıl bir iniş olacak?" sorusu en önemli sorulardan biridir.
Tüm yolcularıyla ve mürettebatıyla birlikte uçak salimen bir iniş mi gerçekleştirecek yoksa havadan yere inmesi çok daha farklı bir şekilde belki de can kayıplarının olacağı bir şekilde mi olacaktır?
Hiç şüphesiz "iletişim", havacılıkta bu iki sonuçtan birinin ortaya çıkmasında en önemli etkenlerden ve belirleyici unsurlardan biridir.
Bu eserde "İletişiyorum, öyleyse varım." dercesine havacılıkta yaşanan iletişim sorunları ele alınacak ve "havada kalamayan" bir iletişimin havacılıkta nasıl bir kadere sebebiyet verdiğine ilişkin de örnekler paylaşılacaktır.