ÖYKÜLERDEN
Şu an ikisi de yataklarında aynı pozisyonda uyuyorlar. Hoş bir kadın ve onun minyatürü.
Kapalı bir ağız ve sıkılı dişler. Çene hizasına uzanan sağ kolun dirsekten hafif bükülü duruşu, başın biraz gerisinde kalmış sol el parmaklarının uzay-zaman düzleminde birbirine göre konumları, yarı açık bacakların açısı, yeter seviyede esneklik gerektiren, uçları içe doğru kıvrılmış üst üste binen ayaklar...
***
Bu sabah erkenciydi adam. Bundan hoşnut değilse de elini yüzünü yıkarken lavabo aynasında tıraşı gelmiş bakışımsız suratıyla karşılaştı. Derhal sakallarını kesti ve duş aldı. Kurulanıp takım elbisesini giydikten sonra da çekmeceden fön makinesini ve fırçasını çıkardı. Adam için, hemen her sabah tekrarladığı, bilinçli olarak başlayan ve giderek otomatikleşen eylemler zamanla bir ritüel halini almıştı.
Her zamanki yerinde, komodinin üzerinde duran makyaj çantasını da yanına alarak salona geçti...
Yazar Ali Doğan'ın mizah duygusu yüksek. İronisi de öyle... Dili sade; cümleler kısa, vurucu, keskin. Her öykü insana yüklenen anlamı bir basamak yukarı çıkarıyor. Bu da öykücülüğümüz adına önemli bir kazanımdır...
Soru şu: Sayın Ali Doğan, bu kadar gerçekçi yazmayı nasıl başarıyorsunuz?
Yazar Ali Doğan'ın yanıtı, muhtemelen şöyle olacaktır: "Duyulardan birini örtünce diğeri güçlenmiş oluyor da ondan..."
Zekâ'nın birçok farklı tona/tarza bürün(dürülü)yor olması da Ali Doğan öykücülüğüne dair bir başka yorum kabul edilsin.