Agos gazetesinde yazdığı yazılarla tanınan Pakrat Estukyan, Hay Hikâyeler'de var olma mücadelesiyle geçen ömürleri, yaşanmış acıları ve hüzünleri dile getiriyor. Yaşanmışlıklardan esinlenerek yazılmış bu öyküler kimi zaman "vatan'a kimi zaman "aile'ye kimi zaman da "geçmiş"e duyulan hasreti anlatıyor.
Kitapta yer alan öykülerde; evlat acısı, savaş ve yoksulluk, köklerini bulma umudu, ülkelerinden sürgüne gönderilmiş toplumların ortak özlemi ve çığlığı, öykülerdeki kahramanların umut ve umutsuzlukları okuyanların yüreklerinde de kendilerine bir yer bulmaya çalışıyor.
Hay Hikâyeler, Pakrat Estukyan tarafından Ermenice olarak yazılıp, sonrasında yine kendisi tarafından Türkçeye tercüme edildi.
"Binlerce mülteci, Eçmiadzin Manastırı'nın surlarının dibine, balık istifi gibi yan yana dizilmişlerdi. Boylu boyunca yatan ölüler ya da ölüm sırasını bekleyenler... Tifodan kırılıyorlardı. Tifodan ve açlıktan..."