20. yüzyıldaki iki büyük savaştan sonuncusu olan İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde başlayan ve 1990'lara kadar devam eden Soğuk Savaş, aslında bütün dünyada kamuoylarının, ezenlerin yararına yeniden oluşturulduğu bir süreçtir. Ezenlerin, kendi çıkarları doğrultusunda oluşturdukları kamuoyları, ezilenler açısından büyük bir yanılsama, ezenlere bağımlılık, kendi gerçeğinden ve dolayısıyla dünya gerçeğinden kopuş anlamına gelmektedir. Öte yandan bu süreç, ezen ülkelerin insanları açısından da gerçeklere dayanmayan, kurgulanmış kamuoyları; dolayısıyla, sözde bir demokrasi ve özgürlük görüntüsü yaratmayı başarmıştır. Zaman zaman bu görüntüyü bozmaya kalkışan toplumsal hareketler ve hareketlilikler ise çeşitli denetim mekanizmaları ile toplum dışına itilmiştir. Soğuk Savaş'ı, sürecin başlıca iki figürü olan SSCB ile uzun coğrafi sınırı nedeniyle neredeyse ön cephede yaşayan Türkiye, yaklaşık yarım yüzyıllık bu süreçten en çok etkilenen ülke olmuştur. Bu etki, hem devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, kuruluş aşamasında koyduğu uluslararası ilişkiler temel politikasını değiştirmiş, hem de etkileri günümüzde bile devam eden siyasal, sosyal ve kültürel gelişmelere yolaçmıştır. Bu çalışma, esas olarak söz konusu dönemde gazetelerde yer alan, habercilik etiği açısından ciddi sorunlar içeren iletilerin taranması ve irdelenmesiyle yapılmıştır. Bu iletilerin çerçevesini, SSCB karşıtı propaganda oluşturmaktadır. Soğuk Savaş dönemine girilmesiyle birlikte Türkiye'nin Batı yanlısı dış politika tercihi, iç politikada daha liberal ekonomi politikalarına dönüş, devletçilik fikrinin terkedilmesi gibi yeni yönelimler, bu propagandanın içeriğini belirlemiştir.