Müdavimi olduğumuz kahvenin bir değişik portresiydi suskun adam. Kahve sahibinin dışında kim olduğunu pek kimse bilmezdi, suskunluğunu da.
Her gün aynı saatlerde gelip çayını yudumlar, bir saat kadar oturup giderdi sessizce. Kalktığında cebinde hazırladığı bozuk parayı çay tabağına koyar, öyle ayrılırdı kahveden.50 yaşlarında olmasına rağmen daha yaşlı görünürdü. Hem yürüyüşü ağırlaşmış, hem sırtı hafif kamburlaşmıştı.
Ayakları vücudunu taşımayı reddedecek gibiydi. Kim bilir onu bu şekilde yaşama küstüren, sessizleştiren sebepler neydi. Oturduğu sürece kimseyle konuşmaz, sadece elindeki gümüş püsküllü, siyah renkli tespihin birer, birer çektiği tanelerine bakardı. Her çektiği tanede, kim bilir ne hatıralar, anılar, acılar, ibretler vardı.