Gündelik yaşamın, ruhumuzla temas etmeye olanak vermeyen ritminde, içine savrulduğumuz koşuşturmanın, bitimsiz kırgınlığın, hüznün ya da coşkunun arasında, "yarım kalmışlık" duygusu belki de en sessiz ortak paydasıdır "insan" olmanın. Bir türlü kurtulamadığımız bu duygunun, sahneyisaygıyla terk ettiği bir zaman dilimi yaratıyor bu kitap.Bilindik, tanıdık bir kalıba uymayan;efsunlu, şahane bir anlatım.
Ateşin yaktığı, rüzgârın külünü savurduğundan artakalan nedir? Anlatılamaz olandır, dile gelemeyen. "Başlangıcı bir veda" dile gelemese de bir öyküsü olanın; kasırgaların efendisinin, dağ meltemi postunda ama mühürlü bir ağızla anlatıldığı satırlar. Ancak "renklerin ritmine" uyabilenlerin, "artıkbir bir daha iki" diyemeyenlerin, "Hayy'dan alıp Hû'ya" dönebilenlerin taçlı öyküsü.
Bedensiz kucaklaşmaların, burun direği sızlatan kavuşmaların şahidi olan dişil yanımdan lütuf kadim dostum İsmet Yazıcı, aklım sustu, ruhum tüllendi; satırlardan nasıl akabilir böyle bir şölen! – Dr. Gülgün Türkoğlu Pagy