İslam medeniyet tasavvurunda kalp, hikmetin karargâhı hükmündedir. Kalp, bir taraftan hikmetten beslenirken, öbür taraftan hikmeti yayar. Kalp; imanın, irfanın ve hikmetin merkezi konumundadır. Nasıl ki, yeme ve içme, mideyi; ilim, aklı; manevî duygular da ruhu inşa, ikna ve ihya ediyorsa; iman, irfan ve hikmet de kalbi hem inşa eder hem ihya eder hem de ikna eder. Kalbin inşa olmadığı, ikna olmadığı ve ihya olmadığı bir dünya anlamlı olamaz. "Küçük evren" demek olan insanın, maddî-manevî bütün unsurlarına hak ettiği değeri ve gıdayı vermek durumundayız. Bu değerlerle beslenen insan dengeli, mutlu ve anlamlı bir hayat yaşar. Bu değerlerden yoksun kalındığı takdirde bir anlam boşluğu oluşur. İnsanın hayata anlam verdiği oranda hayat anlamlı olur. "Hayata anlam vermeyen, önem de vermez."