Ve HAYKIRIŞ…
"Anne … Bak kocaman oldum… Acılarım büyüdü… Dertlerim, hedeflerim, çıkmazlarım, bunalımlarım, hep büyüdü… Meğerse annem, hiç büyümemek lazımmış… Keşke doğa kanunları böyle olmasaydı, çocuk kalsaydık keşke anne! Bu kuzunu kimler kırdı, kimler üzdü… Keşke başa dönebilsek, sana
emeklesem, beni oynatsan, beni yeniden büyütsen ANNE!"
Lise yıllarında tanıdığım, benim için çok değerli arkadaşımı, 28 yıl aradan sonra görüp, yaşadığı
travmayı öğrenince (evlâdını 13 yaşında Akut lösemiden kaybetmiş), dünyam değişTİ. Ki ben
otuz yıl tiyatroda mizah yazarlığı yaptım… İlk defa dramatik bir olay yazdım, ama tam 21 kez,
yırt-boz, yırt-boz…Çöp vs..
Bu oyunu yazarken, eleşTİrileri ve önerileri ile bana yol gösteren ve gerçek insan, 25 yıl aradan
sonra sıkı dost olduğum, gerçek tiyatro emekçisi Mehmet "ÇETO" TEKKANAT hocama ne kadar
teşekkür etsem azdır, iyi ki varsın!
Sevgili arkadaşımın yaşadığı travmayı; ondan dinleyerek, anlattıklarından yola çıkarak tiyatro severlere aktarmaya çalıştım..
Derler ki, insan sevdiği birini kaybedince, yüreğinde 40 mum yanar, her gün mumun biri söner, ama
40. mum, ömür boyu yüreğinde yanar, yanar ve yanarmış.
Bu oyun aynı zamanda….
Erkek egemen topluma, kadını hiç sayan anlayışa, duygusuz çevreye, cahilliğe, hasta çocukları
kobay olarak kullanan sisteme, bastırılmış duygulara, kadere karşı bir HAYKIRIŞ!..
Günlük konuşmalar çerçevesinde anlatı ve sohbet ortamında bir HAYKIRIŞ!... Sevdiklerimizin acısını
görmemek dileğiyle…
Kısa bir not; Annem de mutfağa girer ve sinirini, sevincini, hayata dair bütün sıkıntılarını
tencere, tabak, bulaşık ve çaydanlık gibi mutfak gereçleriyle konuşarak, anlatır ve
rahatlardı…
Vefakar annelere selam olsun…