Heidegger'in Marksistyabancılaşmakavramının karşısına koyduğu, tipik bir Heidegger stratejisi olanradikalleşerek(sahte)aşma'dır: Marx'ın tarif ettiği şekliyle (hâlâ epey bir "antropolojik" olan) "yabancılaşmadeneyimi"ni, insanın aslî ve en radikal yabancılaşmasında, yani Varlığın hakikatinin unutulmasında temellendiren "temel ontoloji", radikalliğin en alasını temsil etmez mi?..
Heidegger'in yeni-Kantçılara yönelik stratejisine son derece beneyen bu stratejide, völkisch anlamıyla ''köksüzleşmeye''indirgenen "yabancılaşma",Dasein'ın"ontolojik-varoluşsal yapısı" olarak, yani ontolojik noksanlıkolarak teşkil edilir. Ancak, tarihin ontolojikleştirilmesine yönelik birsosyodisebiçimindepolitik bir işlev görmesinin ötesinde, bu stratejik ödünç alma, son derece Heidegger'e has olan bir diğer etkinin hakikatini de göz önüne serer: Konformizme en sağlam meşruluğu sağlayan, mümkün tüm radikal hareketlerin (aslında aşılmadan, sözde) aşılması.
Ontolojikyabancılaşmayıher türdenyabancılaşmanıntemeli haline getirmek, hem ekonomikyabancılaşmayıhem de buyabancılaşmaüzerine yapılacak her türden tartışmayı gerçeklikten [maddiyattan] uzaklaştırır ve sıradanlaştırır; üstelik Heidegger bunu her tür devrimci aşmayı radikal ama hayali bir şekilde aşarak yapar.
- Pierre Bourdieu